www-ihs.theoinf.tu-ilmenau.de

konu hakkinda detayli bilgi icin ise babbage.cs.qc.edu

mesajını yarım saat önce gördüm, matlab dedin diye açıp sembolik matematik özelliklerini kurcalıyordum. Eğer elle çözüm kafi gelecekse konu başlığı karnough map @dahicocuk'un dediği gibi.

verdiği java uygulaması da güzel. kolay gelsin.

Çok teşekkürler herkese

karno haritası bunun en kolay yolu. kolay bir yolu vardı değerleri yerleştirmenin ama unutmuşum umarım bu program yardımcı olur www.elektrobilim.org

yanlışlık yapmadıysam sonuç 1 :)

tülü, pencerin olduğu duvara, camları açıp bant gibi birşeyle alttan ve yanlardan yapıştır hocam, delikli yerler varsa tülün alt tarafında oralara da cam tarafından gazete koy, altlar bantlı olcak ya tutar gazeteyi orada. biliyorum rezilce ama ben yapmıştım ve olmuştu.

olmadı öyle yapıcaz herhalde. olsaydı şöyle camın önüne koyulcak koku vs. bişey süper olurdu aslında.

camın önüne evde varsa fesleğen fln koyabilirsin... hiç olmadı evdeki bütün baharatları karıştır dondurma kutusunda... bi su bardağı suyuda ekle iyice bi boca et sonra koy pencerenin önüne bence artık içeri giremezler...kimyonu karabiberi bol tut :)

@pekala kelebekleri de uzak tutar mı?

aynı sıkıntı bende de var, koçtaş vb yapımarketlerde pratik teller varmış, onlardan alacağım.

imkanın varsa klima taktır.

3M markasının pencere bantları var, onlardan kullanabilirsin.
Hah, Koçtaş'ta varmış mesela:
www.koctas.com.tr

Bir de Raid'İn filan prize takılan, içinde bir sıvı bulunan sinek kovucuları var. Onlar da epey işe yarıyor. Yani sineklere yarıyorsa kelebeklere de yarar diye düşünüyorum, emin değilim.

sigara için küllüğüde başucunuza koyun :=) iğrenç ama işe yarıyor

led ışığa gelmiyolar ama tabi sen bilgisayar demişsin.

@kediebes led değil benim monitör ötekisi. tft miydi neydi ondan.


bu arada baharat işe yarıyor gibi kokusu dışında bi problem yok şu anda.

afiyet olsun :)

pilavın içine bazen türlünün içinde bezelye atılır ama soğan ne bileyim... enteresan bi şey olacak. :)

gayet güzel olur salça olsaymış keşke azcık. ama bezelyeli pilav olur güzel olur. soğan da bulgurun yanına yakışır iyi olmuş bence. yoğurt varsa onu da ye. afiyet olsun.

pilav bulgursa soğansız düşünülemez zaten. biraz da salça olsaydı iyi olurdu napalım artık afiyet olsun

@velvet revolution

aynı anda aynı şeyleri düşünmüşüz :)

evet evet, pişti ve salçanın eksikliğini hissedebiliyorum. soğanı kararında atın, 1 bardak pilava 2 soğan fazla oluyor sdfjk fotoğrafı da ekleyebilirim buna ;)

tabikide. termal macunu geçtim açar açmaz 82.

82-84 arası seyrediyo. al resim de var

img14.imageshack.us

bios dan bakın birde. Termal macun sürdünüz mü? soğutucu tam oturdu mu bunlardan emin olmak lazım önce

biosdan bakınca normalmiş. teşekkürler. Mission Accomplished.

geçmiş olsun

www.etilerotelciliklisesi.com

Burası iyidir,temizdir.Dediginiz yerlere de yakin.

Orayı aradım ama ne yazık ki doluymuş.

www.beyogluogretmenevi.com

İlk aradığım iki yer Etiler'deki Uygulama Oteli ile Beyoğlu Öğretmenevi oldu. İkisine de yer yok dediler :(

Misafirhanelerin hepsi dolu... Merkezi ve olabildiğince ucuz ve düzgün bir otele döndüm mecburen... Yardımmmm! :)

karaköyde bulunur :=)

ah be mr. fusion...

o taraklarda bezimiz yok çok şükür :)

akbil bastığın her yerde aynı zamanda kart okuyucular var, oralara okutarak kullanacaksın.
dirsek için bilemiyorum benim dirsekler tenle aynıymış valla şimdi baktım

Paso soruna cevap verilmiş. Dirseklerin içinse, sürtünmeye bağlı tahrişten kaçınmanı öneririm. Deri kendini korumaya alıyor. Kalınlaşıp, rengi koyulaşıyor. Aynı şey bacak aralarında da olabiliyor, eğer sürtünüyorsa. Hatta sürekli sert zeminde oturanlarda, namaz kılarken ayağını hep aynı şekilde halılara sürtenlerde de bu tip kalınlaşma ve renk koyuluğu oluşuyor. Özel kremler var. Kullanmak istemiyorsan, limon suyu iyi bir açıcı. Gliserin ve limon suyu karışımı yap. Aynı ölçüde bir karışım olacak. Eczaneden alacağın gliserin şişesine, limon suyu sıkıp koy. Süzülmüş olsun. Bu karışıma istersen gülsuyu da ekleyebilirsin. Kolonya olmasın. Güneşte leke oluşturur. Hem rengini açacak bir karışım, hem de yumuşacık olacak dirseklerin. Ellerine de sürebilirsin. Buzdolabında sakla. Bitince yenisini yaparsın. Ponza taşı ile ovma sakın.

paso mevzusunda bende birşeyler sormak istiyorum banliyö turnikelerinde okuyucular yerleştirildi mi?

dirseğe gelince kese olmadı zımpara işe yarayabilir

www.frmtr.com

ben uyguladım cahil cesareti ile bir zararını görmedim. Sadece fırçalarken oluşan görüntü kötü

etkisi oldu mu peki?

diş doktorundaki temizletmenin yerini hiçbir şey tutmaz bence.

şu var bi de: (bkz: opalescence)

etkisi oluyor özellikle kahve ve sigaradan kaynaklı lekeleri çıkartıyor. Ama Dişin doğal rengi koyuysa dişçi haricinde yapılabilecek birşey yok

karbonat

sakın ola ki limon ve karbonat gibi teknikler uyguluma. Dişlerin eskisinden daha kötü hale gelecektir. hatta karbonattan dolayı diş ve diş eti birleşim noktalarında beyaz totular ve yaralar oluşmaya başlar.

en iyi yöntem bir diş hekimine giderek 100 TL civarında para vererek hem diş taşlarını hemde dişlerini temizletebilirsin. daha sonra düzenli olarak diş macunu ve fırça kullanırsın.

bir de şuan piyasada signal white,ve colgate in özel diş beyazlatmak için macunları bulunmakta. fiyatları biraz pahalı ama sonuç nasıl olur bilemiyorum. kullanan varsa görüşlerini yazarsa daha iyi olur.

fakat unutmayın ki dişinizin bir renk numarası vardır. A1,A2..,B1,B2 gibi. o numaradan daha beyaz olmaz :) fakat diş hekimlerinin diş ağartma teknikleri mevcut.

ya bir arkadaşım yabdı, dişlerinin kalıbı çıakrıtldı gece yatarken bir jelle ile birlikte o kalıp dişe oturtulup uyudu falan aşırı beyazladı ama biraz pahalı.

karaköy ve hasanpaşa gazhanede iett merkezi.

ben hasanpaşa'da çıkardım 6 ay önce falan.bi öğrenci belgesi götürdüm, vesikalık götürdüm. yanlış hatırlamıyorsam 5 lirayı bankaya yatırmak yerine direkt olarak verdim. 5-10 dakika bekledim pasoyu aldım. tabi şimdi pasolar değişti galiba. elektronik bişi olmuş diyorlar. onun verilme şekli değişmiş olabilir.

[email protected] yada [email protected] gibi bir maille, kendinizi anlatan kısa bir mail atıyorsunuz onlarda size davetiye gönderiyor.

uye olunabilen bir site ama referans kodu yollamak icin belirli bir puana sahip olmak gerek. Puan icin de paylasim yapmak gerek. Kimse baskasina referans kodu yollamak icin paylasim yapmiyor. Durum bu.

jant şeridi diye geçiyor.

www.feyizoglu.com

teşekkürler

www.motomaxonlineshop.com

Bilen birine çektirecekseniz tek paket yeter ama kendim çekeceğim diyorsanız 2 paket alın yoksa yetmeyebilir. Bu işlemi yapmadan önce Jantın o kısımlarını tertemiz yapın yoksa tutmuyor.

jant şeridi değil sizin aradığınız. Işıklı sibop kapağı

teker ufak zaten. 1 paket yeter. ışıklı sibop kapağı değil, şeriti merak ettim

abbyy fine reader

pdf 2 word

haydarpasadan tren mantıklı degil. belediye otobusunu kullanmalisin ekonomik olmasi icin.

sayet treni kullandin diyelim. guzelyali yada pendikte inip taksiye binebilirsin. takside yaklasik 15 lira yazar.

belediye otobusu var. double billettes.
eminonu iskelesinin hemen yandan kalkar.

eminönünden kalkan daha bi işime yarar.kaç saatte gider acep?bide kadıköyden e10 varmış sanırsam havaalanına giden.

www.iett.gov.tr

budur.

e10

e10. hemi de sabahlara kadar:D

e10-yada havaş!!

:D

sabaha kadar e10, dumtısss!

saatte bir kalkıyor dikkat e10lara gelme.

Ben! Gerçi daha 7 ay oldu başlayalı ama ben çok zevk alıyorum. O yüzden zaten akşam 7'lere kadar kalıyorum her gün.. Ama bence bunda esas etken, benim çalışırken patronumun veya bir şirketin yararına değil, kendi yararıma çalışıyor olmam. Bence anahtar nokta bu. Yaptığın işten kendin de yarar görmen, yani para kazanmak dışında. Bu da ancak kendi işini kendin kurduysan veya akademik hayatta ilerleme gayesindeysen olabilir sanıyorum.. Başka birşey aklıma gelmiyor..

işimi seviyorum, kariyerimde bir basamak daha yukarı zıplayabilirsem hele iş konusunda benden mutlusu yok..

kendini yaptığın her iş için onaylanmak zorunda hissediyorsan, yaptığın bütün çalışmanın bir "şimdi şuna odaklanalım, onunla ilgilenecem ben" diyen supervisor, yönetici,vb. kişi tarafından çöpe atıldığını, ihmal edildiğini görüyorsan çalışmak istemeyebilirsin. dolayısıyla kendi işine yarayacak notları almaya, iş ortamından gerekli bilgi ve iletişim alt yapısını ilerlemeye bakmalısın.
şirketin sektörü ile ilgili paralel firma tanışmaları, sergisi, fuarı varsa oralara bakma, bir şekilde kendini kendi yaptıklarınla göstermek ve ileride böyle çalışmak istiyorsan bulunduğun noktadan en iyi verimi almalısın.projeni yöneten beğenmeyebilir, çöpe atabilir ama sen atma. 1 yıl sonra kurcalarken belki zamana göre bir update / upgrade yaparsın işine yarayacak bir hal alır?

işimi seviyorum. kazancım bazen neredeyse çok çalışmadığım halde çok olurken bazen kendimi yırtsam bile az oluyor. ve işimde hala ilerleme noktasındayım ve bu ilerlemenin sınırı yok zaten. 4 yıldır bu işlerle meşgulüm 20 yaşındayım henüz bi an ama off yeter artık ya demedim( ki aşırı zorluklar çektiğim oluyor ve katlanılmaz şeyler oluyor ama önemli olan sizin iradeniz ve katlanabilme gücünüz bi yerde)
en önemli şey ise okulun sandığınız kadar büyük bir etken olmaması. evet boğaziçi bitirmek önemli ve prestijli fakat tecrübe ve kişisel gelişim ve öngörü gibi pek çok nitelik aranıyor bitirdiğiniz okuldan ziyade. bilhassa iyi okul bitirince iyi bi iş sahibi olacağını sanan insanlar beni bir hayli güldürüyorlar zira iş hayatını gerçek anlamda görmediklerini bağıra bağıra belli ediyorlar :).

son olarak bu tarz depresif başlıkları açmaya devam ederek ( bi başlığınızı daha hatırlıyorum) kendinizi bi yerlere getiremezsiniz. mutlu ve başarılı olmaya siz bu kadar derecede umutsuzken biz ne desek boş olacak, fakat gördüğünüz gibi işini seven ve kazancı yüksek olan bi sürü insan daha şimdiden yazmış bile.

işimi sevmiyorum.

satış danışmanıyım. size şimdiki işimde aldığım rakamı söylesem götünüzle gülersiniz. daha öncekinde de pek kayda değer bir durum yoktu. işimde ilerlemem kendimden, ruhumdan, yaşamımdan fazlasıyla ödün vermeme bağlı. vermeyeceğim.

kullanılıyorsam benimde yeri geldiğinde, daha iyisini bulduğumda veya bulana kadar onları kullanmaya hakkım var.

ha şu da var. vicdanım rahat. bana verdiklerinin karşılığını fazlasıyla veriyorum. asıl mesele de burada zaten. sorulduğu zaman evet çalışkan dürüst adamdır derler. ama iş karşılık istemee geldiğinde veya en ufak bir hata yaptığınızda başınıza kakılacak bir mesele çıkabiliyor.

sokayım işlere diyorum çoğu zaman.

Tabiki de işimi sevmiyordum !!!

4 yıl üniversite 2 yıl master sonrasında okuduğum, dirsek çürüttüğüm eğitimimin dışında bambaşka bir alanda işe başlamıştım. Dünyanın 44 ülkesinde faaliyet gösteren çok uluslu ve kurumsal bir firmada...
Bir sabah uyandım işe gidiyorken, sürekli aklımdan, gözlerimin önünden şu cümle geçti. ''Kendi kaderini yaz'' akabinde şirkete girdiğim gibi masama oturdum istifa mektubumu yazdım...Altına da afilli bir imza attım... İnsan kaynaklarına teslim ettim... Bir sigara içtim, sigaramdan her nefes çekişte o cümle geliyordu gözlerimin önüne...
Başarmıştım belki de kaybetmiştim...Ama beni mutlu eden, kendim için bir şey yapmıştım...İstifa etmiştim...

aslında hazır böyle bir konu bulmuşken içimi döküp rahatlamak istiyorum müsadenizle.

bendeniz liseden sonra 4 sene migrosta çalıştım. üniversiteyi açıktan okumaya gayret ettim. pek başarılı olduğum söylenemez. 4 senenin sonunda hala işimde bir rütbem olmadığı için askere gittim.

sonrasında gömlek firmasında çalıştım. bir şubesine müdür yaptılar beni. ama ne müdürlük! tam 1 ay boyunca izinsiz sabah 10 akşam 10 olmak üzere alışveriş merkezinde çalıştım. ulen parası iyi olsa çalışılır kabul. ama kardeşim 700 tl ye yaptım bu işi. herşey yolunda götümüzdeki kazıkla mutluyken beni işe referans gösteren arkadaşımı patron özel ofisine çağırıp bir güzel tartakladı. sebep mağaza açığı. açığın tutarı 500 tl. zorla istifa imzalattılar. mahkemeleri sürüyor (merak edene firma ismini özelden atarım). hal böyleyken benim orada durmam kendime yediremediğim bir durum oldu ve istifa ettim.

günler geçti ve ben bir ayakkabı firmasında işe başladım. oraya 2 senemi verdim ve işimde bir yerlere gelemedim. bakın takıldığım mesele şu. çalışmamı, satışlarımı efendi oluşumu tepedekiler beğeniyor. ben göz yumuyorum herşeye. fazla çalışma saatlerine ses çıkarmıyorum. gerektiğinde sabahlıyoruz hep beraber ama benim bir işim düşünce karşılığını alamıyorum. ne fazla mesai ücreti ne de başka birşey. satışlardan iyi para kazandım eyvallah. lakin sadece tek mağazası bayramda aylık 1 trilyon ciro yapan bir firma cozuttu ve çalışanların primlerinde kesinti yapma yoluna gitti. kriz dönemi tasarrufuymuş. hade len!

ilk fırsatta sigorta firmasından teklif alıp işe başladım. kabul edersiniz ki sigorta satmak ve insanları ikna etmek zor bir mesele. ben bu işte başarılı olamadım. 1 ay boyunca hiç satış yapamadım. anladım ki elle hissedilebilir birşeyi satmak (ayakkabı gibi) insanları geleceği için para ayırmaya (bireysel emeklilik ve sigorta) ikna etmekten kolay birşeymiş. ilk zamanlar motivasyon dolduran müdürümüz satmadan gelme laflarıyla iğnelemeye başlayınca bir gün ofisten çıkıp satış yapamayarak eve gittim.çayımı demleyip istifa mektubu hazırladım.

3 ay boşta kaldım. koca bir üç ay. şimdi başka bir ayakkabı firmasında işe başladım. maaşımı yazıyorum sıkı durun!

450 tl!

450 tl olan maaşımla artı prim alıcam bu ay. primde mağaza cirosunun kdv sini düşüp 1000/4 oranında para getirisi. yani;

mağaza ortalama 80 - 100 milyar ciro yapıyorsa biz 80 diyelim buna;

73,6 kdv siz. bunun binde dördü ;

300 lira para demek. maaşla etti 750 toplamda. ben haftanın 3 veya 4 günü sabah 10 akşam 10 çalışıyorum. bayram yok resmi tatil yok. bu tip işyerleri mesai ücreti vermiyor (esnek çalışma saatleri).

vay babam vay. durup bir düşüneyim. hmm. boşta kalmaktan iyidir.

işimi seviyor muyum?

nefret ediyorum.

hazır başladım bir de erkek kardeşimden örnek vereyim size. kızkardeşimde var. kardeşlik güzel. üç çocuğuz :)

erkek kardeşim okulu sevmedi. okuldan kaçıp birsürü sokak köpeğine beni kovalattığını bilirim. ortaokulda sigaraya başladı. okulu orta 2 de bıraktı.o zamanlar piçti. hala da öyle.

neyse.

bizimki rahmetli pedere okumucam ben dedi. babamda aklı başına gelir diye rot balans ustasının yanına topkapı sanayi sitesine verdi. kardeşim pederin restini gördü. bir hafta sızlandı ama haftanın sonunda eline para geçince yüzünde güller açtı. şimdi mi?

askerden sonra biriyle tanıştı. adamın brigstone lastik ve jant dükkanı var. gel demiş kardeşime hunter marka rot balans cihazı alıcam. dükkanın yanı boş. alet edevat dükkanın durumu hazır ben anlamam. sen başında dur kazancımız yarı yarıya.

rot balans ücreti 40 lira. günde en kötü ihtimalle 2 araba geliyor istanbul un yolları malum. kaldı ki bunun far ayarı var, jant düzeltmesi var.

maaşallah bizimki parasız gezmiyor. 3 ay boyunca kardeşim hergün cebime sigaramı aldı. harçlık verdi. sabah 8 de gidiyor. akşam 6 paydos. cumartesi öğlene kadar çalışıyor. pazar tatil.

işini seviyor mu?

az önce sordum. sevmesem yapar mıyım lan dedi.

öncelikle şunu söyleyeyim neden hep aynı mantık düşünüyoruz ki bir işe girmek ve para kazanmak sevdiğin işi yapmak ama yine bir başkasının şirketinde veya işinde her neyse. ya kendi işimi kurayım kendi işimi yapayım mantığı yok mu? çok baba bir şirkette finans da çalıştım biraz sabır gösterseydim hani şu rapor hazırlayan üst düzey yöneticilere sunan onlarla toplantılara giren adamlardan olacaktım belki de üst düzey yönetici ama tartmadı bünye fare gibi hissettim kendimi sabah gir plazaya akşam çık. bazen daralıyorum 10 dakika dışarda gezsem açılacam yani kafa dağılacak ama birinin git "10 dakika sonra gel" demesi ile aynı olmuyor benim on dakika. çok düşük sermaye ile kurulabilecek çok iş var illa üni mezunu olmaya gerek yok bende üni mezunuyum ama bu devirde para etmiyor etmeyecekte. her şey para değil ben önce ki işimde aldığım paranın 3 de birinden daha az paraya çalışıyorum şuan. belki aranızdan salak diyenler çıkacak ama o zaman ki mutsuzluğumu hatırladıkça şimdi gülümsüyorum. herkes bana imrenirken ( çevremdeki ve üni den arkadaşlar) ben nefretler içindeydim. arkadaşlarım şirketin herhangi bir şubesinde çalışmaya bile razıyken ben genel müdürlükteydim düşünün artık. mesleğimi pek sevdiğim söylenemez ama belkide başka çarem olmadığından ve biraz aklıma yattığından seviyorum sonuçta kendi işimi yapacağım. smmm stajyeri

sivrisinek dostum ben hiç bir arkadaşımın arandığını duymadım örnekleyeyim : itü uçak mühendisliğinden , ankara sbf den( yüksek lisansı da vardır) , odtü kimya - makina, bi de avukat olanlar var vs. taşra üniversitelerinden olanları yazmadım bunlar seçkin üni ve seçkin bölümlerde. hadi ben arızalıyım yaa bu adamlarda mı arızalı? uçak mühendisi adam iş bulamıyor makina mühendisliği alanında çalışıyor şimdi baktı olmuyor askere gitti. senin mantığın tam türkçesi şu "kendini pazarlamayı iyi bileceksin" (sakın yanlış anlaşılmasın) onuda her adam yapamaz. durumlar böyleyken böyle.
saygılar

seydunya size katılmıyorum. zira aranan bir insan olmak için okul bitirip master yapmaktan fazlası gerekli :). herkesin düştüğü en büyük düşünce hatası bu: iyi okul bitirip bi de iyi bi yerde master yapmak... demişsinizki arkadaşım itü bitirdi uçak mühendisliği: güzel peki bu okul her yıl ve her yıl mezun vermiyor MU? diğer mezun olan arkadaşlardan ne artısı var ki bu arkadaşın (artık kaç yıldır mezun veriyorsa okul siz hesap edin) tercih edilsin ve aranan olsun. zamanla işinizde iyiyseniz zaten adınız çoğu yere sizden önce gitmeye başlıyor.

madyb örnek verdiğin uçak müh. arkadaştan yola çıkalım bu adam ilk 1000 e girdiği için okuldan bile burs alan istese tıp a girecek puanı almış yani zekası ortada bir adam. mng teknik te tübitakta staj yapmış. projelerde bulunmuş, güneş ennerjisi ile çalışan araba olayı vardı üniversiteler arası yarışma işte o projede yer almış aynı zamanda gerçekten sosyal insani yönü iyi( moda oldu bu laf) yani demek istediğim zeki ama andaval duran tiplerden değil kendini gösterebilen bir insan. ayrıca bu bölüm sadece itü de vardı şimdi izmir de bir üniversitede de var yanılmıyorsam ama orası daha mezun vermedi galiba. olsun olsun 70 mezun versin her yıl. askeriye kapıyor ama gitmiyor asker olmak istemiyyor. thy cuma günü görüşmeye çağırıyor ve görüşmeye gittiği adam cuma namazına gidiyor ( arkadaş namaza gitmeyince olmuyor tabi) sonra geliyor sen gel pilot ol diyor. özel uçak fabrikası olmadığı için iş alanı kısıtlı. bunlarıda bi göz önündde bulunduralım. yani donanımlı birisidir ama iş bulamıyor.

selamlar

efenim ben seviyorum işimi, sıkıntım olursa çalıştığım yerler ile oluyor.

ben teknik lise okudum. akabinde 2 yıllık bir meslek yüksek okulunu çok büyük başarıyla 5. senenin sonunda kovularak tamamladım ve aöf kamu yönetimi okumuya başladım sırf askerden muaf olabilmek için. hala da okuyorum aöf'de. bu arada bi af çıktı ondan yararlanıp kovulduğum okuluma geri dönüp derslerimi falan verdim fakat halen bir çıkış belgesi yahut diploma neyim alabilmiş değilim. anlayacağınız 27 yaşında ve lise mezunuyum şu an.

lise bitti, cuma günü karneyi aldım sonraki pazartesi çalışmaya başladım. o gün bugündür de aralıksız çalışıyorum. şu an 2500'e yakın bir meblağ kazanıyorum. şimdi benle beraber aynı okulları okuyan arkadaşlarıma bakıyorum bir çoğu işsiz, kalanların bir kısmı okuyup ettikleri ile alakasız işler yapıyorlar ve bir kısmı da benle aynı işi yapıyorlar. benle aynı okulları okuyan ve hatta bitiren hatta ve hatta askerliğini yapıp gelen ve benle aynı işi yapan arkadaşlarım benden daha az kazanıyorlar. bu benim, yaptığımi işte üstad olduğumun göstergesi değil bunu biliyorum, zaten yemiş bitirmiş de değilim. fakat sanıyorum ki az evvel 3 gruba ayırdığım arkadaşlarımın içerisinde yaptığı işi seven bir tek ben varım. ve daha geçtiğimiz hafta 2 farklı teklif aldım. her hafta böyle 2-3 teklif almıyorum tabi ki ama "piyasa"daki diğer çalışan tanıdıklarıma göre bana olan talep daha fazla diyebilirim.

"insan yaptığı işi severse iyi kazanır" ya da "iyi kazanırsan yaptığın işi seversin" gibi sonuçlara varmaya çalışmıyorum yanlış anlaşılmasın. ben kendi adıma şunu söyleyebilirim, liseye başladığım zaman yapmak istediğim işi biliyordum, bu yüzden meslek lisesine yazıldım bu yüzden 1. senenin sonunda teknik liseye geçiş yaptım. ve şimdi o zaman yapmak istediğim işi yapıyorum. belki de benim işimi seviyor oluşumun nedeni budur. bilemiyorum :P

bu arada programlamacıyım.

öncelikle @soul cancer allah kolaylik versin.

bende hobisini işe dönüştüren yani sevdiği işi yapan şanslı vatandaşlardanım. işimde 5. yılım bitiyor ve aldığım maaş ile keyfe keder yaşıyorum. diğer arkadaşların dediği gibi işini severek yapmak bir çok şeye katlanmayı ve inatçı olmanı sağlıyor. haliyle istikrar başarı getiriyor. tabi ileriyi hiç bir zaman tahmin edememeye alışmak ve günlük yaşamaktan mutlu olmak gerekiyor. her an herkez işsiz kalabilir.

okul olayına bu kadar takılmaya gerek yok türkiyede yaşıyoruz. emeklerin paraların üstüne bir bardak su içip yolunuza devam edin.

yazılımcıyım, sektörde 10ncı yılım doldu bu süreç içerisinde halihazırda çalıstığım kurum 2nci işyerim.

Yazan arkadaşların iletilerini okudukça memleketin aslında nasıl yaşanmaz bir yer haline geldiğini sırf bu sebepten kaynaklı "mutsuzum" diye bir işi bırakmanın doğru olup olmayacağını sorguluyorum.

Yaptığım işi seviyorum, tercih şansım olsa yine aynı işi yapmak isterdim. 7sene boyunca bünyesinde çalıştığım kurumdan sırf mutsuz olduğum için ayrıldım, maddi olarak bir sıkıntım yoktu ancak nedenini bilmediğim bir mutsuzluk dolayısıyla artık o kuruma gitmek istemiyordum (kaşınmak değil bu).

3 yılımı doldurduğum bu yeni kurumda da esasında mutlu olmadığımın farkındayım, yönetici pozisyonundayım, çoğu kişi için güzel şartları olan bir işim var ancak "mutlu değilim" (orta yaş bunalımı dedikleri nane bu olsa gerek) saat 10:15 ve ben odamda alkol almaya başladım :) sanırım içerisinde bulunduğum mutsuzluktan kısa süreli kaçışın yolu bu.

özetle işimi seviyor / kurumu sevmiyorum, dolayısıyla bu şartlarda birbirine küs olan karı kocanın aynı yatakta soğuk bir şekilde uyumasına benzettiğim ilişkiyide sonlandırmak gerekiyor.

bu kararımla birlikte maddi sıkıntı yaşayacağımda aşikar, lakin daha huzurlu olacağım gibi.

@lucy in the sky with diamonds , pek sorunun cevabı olmasa dabir kaç bişey yazmak istedim.

hem okuyup hem calisiyorum icmimarim, belki herkezin imrendigi bi alan, calisma sartlari rahat ,okula gitmeme izin veriyorlar ama isimden nefret ediyorum 650 lira aliyorum fuuuuuuuuuuuuuuck

işini sevmek biraz çetrefilli bir konu, yani eğer sanatla bilimle ilgili bir iş değilse benim görüşüme göre hiçbir işi sevmek mümkün değil. Sonunda dönüp dolaşıp politikaya dayanıyor ucu. Biraz kafası uyanık, sistem düşmanı biriyseniz her türlü meslek/iş bir süre sonra manasızlaşmaya başlar.

4 yıllık lisans eğitimine severek girip nefret ederek çıktım. Bilim yapmak gibi yüce birşey gözümde küçüldü, belki bir çıkış yolu bulmalıydım ama ben sırt dönmeyi tercih ettim. Okuldan hemen sonra alakasız pek çok yerde çalıştım. Bir üsre iyi gitti sonrasında hepsinden nefret ederek ayrıldım. Öyle böyle değil hem de çağıl çağıl bir NEFRET akmasından bahsediyorum. Son işim çok rahat bir ortam, süper çalışma saatleri falan derken ayakta adam düdüklüyordu. Ufacık havasız bir alana tıktıkları insanların üzerine basarak büyüyen pastayı kendine ayıran ve bize ambalajı reva gören bir işleyiş. Bunları görerek ben işime bakarım diyemiyorsunuz, en azından ben diyemiyorum, sokarım çarkına diyip ayrıldım işten. Beş parasız.

Sistem çökmüş zaten, şimdiye kadar "ssk! emeklilik! yapma demiyorum emekli olunca hobi olarak yap!" diyerek iyi bir uyutmuşlardı ama ben köle olsam nolur 58 yaşıma kadar asgari ücretten halliceye talim edip sürekli bir gelecek kaygısıyla yaşayacaksam? 58 yaş az değil yahu!

şimdiye kadar bir çok farklı yerde çalıştım. ama oturup da bir cv'ye yazabileceğim şeyler değildir bunlar.günü kurtarma çabası içerisinde idim hep.
bilgisayar teknik servisinde de çalıştım ki 10 senedir bilgisayar kullanıyorum.hani gözüm kapalı söker takarım pc'yi. he, ne işine yarıyo dersen, kendi işime yarıyo derim. emlakçılık yaptım. garsonluk yaptım barmenlik yaptım. liseden mezun olalı 5 sene oluyo ve ben hala üniversite birinci sınıftayım. bu okul bitecek..
türkiye şartlarına göre iyi bir okul denebilir aslında okuluma da.iş arıyorum halen de.ikinci öğretimde okuyorum ve bütün gün boş durmak yerine çalışmayı yeğliyorum.ama iş veren var mı ? yok. gidip muhasebecilerle konuştum. adamlar sırf ssk ödememek için iş vermiyorlar. ssk ödemeyin dediğimdeyse kararsız kalıyolar.
fakat şöyle söyleyebilirim, patron olgusu sorun yaratmadıkça çalışmayı da iş yerinde bulunmayı da seviyorum. çalıştığım bütün işlerde de mutluydum. verimli olduğumu hissettiğim sürece..
şimdilik tecrübe yetersiz görünebilir ama şöyle söyleyeyim: bu memlekette üniversite okunmadan bi b*k olunamayacağı görüşünde birleşen bir toplum var olduğundan, ve hatta üst düzey yöneticiler bile nereden mezun olduğun önemli değil, kafan çalışıyosa, detayları görüyorsan, bir bütünü kafanda parçalara ayırabilip sorunları çözebiliyorsan elinde de diploman varsa piyasada mükemmel olmasa da iş bulup yükselirsin diyorlar. bunu bir çok kişiden duydum. işinde yükselmek de yukarıda sayılı yetilerinin geliştirilmesi ile alakalı.ki söyleyenlerin hepsi de lokal veya ülke bazında ismi bilinen markalaşmış ve kurumsallaşmış firmaların genel müdürleri veya genel müdür yardımcıları.
mevzu şu ki, işini sevmek veya sevmemek işinde yakalayabildiğin başarı ile alakalı genelde. maslow'un piramidine falan girmicem hiç. ama haklılık payı da var kendisinin.ayrıca genelde diyorum çünkü mutsuzlukların çoğu işte profesyonelleşme sürecinden sonra artık daha fazla gelişememekle alakalı olgulardan kaynaklanıyor.ya da iş arkadaşlarının sevilmemesi, patronun sevilmemesi türden sebeplerle..(zaten patron dediğin sevilir mi lan ?! =) )

durduk yerde sırf mutlu olmak için sektör değiştiren, iş değiştiren, hatta ülke değiştiren insanlar da tanıyorum. ve evet sonuç başarılı. onlar mutlular. ki kendimde de bu potansiyeli görüyorum. netekim her şeyi bi anda silip yeni bi şehirde başladım ben de hayatıma ve şu anda meyvelerini topluyorum bu kararımın. iyi veya kötü. mutluyum ama..

iş hayatı da özel hayat gibi aslında..hem sevdiğin hem de seviştiğin bir sevgilin/eşin olabilir mi sorusuyla paralel bu soru. insanın hem zevk aldığı hem de üstüne para aldığı bir işinin olması mümkün..hem sevdiği hem seviştiği kişiyle yaşayabilmesi kadar mümkün..

Bende meslek lise ve ardından 2 yıllık biyomedikal bitirdim. Mezun olduktan sonra Uzun süre işsiz kaldım. Burger Kingte çalıştım, Bİlgisayar teknik servisinde çalıştım bir arkadaşımın firmasında, maaş sigorta yok arada bir aldıklarımı saymazsam hayrına çalışmış oldum. Orada çalışırken iş aramaya devam ettim fakat bulamadım. Sonunda 5 ay önce mesleğimle pek alakalı olmayan bir sektörde Teknik servis sorumlusu olarak göreve başladım.Ünvanıma aldanmayın sadece göstermelik.
Çalıştığım firmada iki adet mühendis,iki tekniker, 4 tanede işçi var fakat bunların arasında bana işi bilen, bildiklerini bana öğretecek yardım edecek işi bilen usta kıvamına gelmiş kimse yok. Kendi çabamla bir şeyleri başarmaya çalışıyorum elimden geldiğince ve bugüne kadar idare ettim. Fakat üstesinden gelemediğim bir arıza ile karşılaştığımda benden kötüsü yok. Müdüre ben eğitim istiyorum dediğimde ben eğitim aldım da sana eğitim vereyim diyor. Hal böyle olunca benim üzerime çok büyük bir sorumluluk biniyor. Bazen diyorum istifa edeyim, sonra işsiz olduğum günler aklıma geliyor, vazgeçiyorum... Ne yapacağımı şaşırmış haldeyim bana bir fikir verin dostlar

Bu duyuruyu görmemiştim ama gören bi arkadaşım sen bunu cevaplamalısın diye habr verdi, arayıp bulup linki gönderdi sagolsun.

uluslararası ilişkiler mezunuyum ve mezun olmaya yakın, bilen bilir, bnaka uzman ve müfettişlik sınavları başlar, iktisadi idari bilimler mezunu herkes gruplar hatta sürüler halinde bu sınavara girer. Neyse ben de girdim, bu arada ODTÜ'de bi master prıogramından kabul almıştım ona gidicem diye planlıyordum ama bi yandan iş de bulmam gerekiyordu ekmek parası vesilesiyle. Neyse işte akbanktır garantidir vs derken işbankasının uzman yardımcılığı sınavını kazandım ve uzuun bir sınavar mülakatlar silsilesinden geçtiğim için, görece iyi bir ücret vaadettikleri için, istikrarlı bi gelecek vaadetikleri için(keza işbankası çok extreme kişisel bi durum olmadıkça işten atmıyor ve kariyer çizgin en başından beri belli) masterı falan bırakıp o şatafatlı genel müdürlük kulelerinde işe başladım. Ama daha ilk haftadan (eğitimin ilk haftası) bunun hiç bana göre bi iş olmadığını anladım. Bi kere etek ceket giyiyordum, çok hiyerarşik bi yapılanması vardı, güneşışığı görmeden florasan ışığında çalışıyrudm, gerçek oksijen almıyorduk, sürekli bir turnikeler, plazalar, asansörler vs gına gelmişti. Pazar akşamları oturup ağlıyordum, sabhjalrı mutsuz uyanıyrodum vs. Onun ötesinde yaptığım işe çok yabancıydım, dış ticartelerle ilgilib i finans işi yapıyorduk, herkes sürekli şikayetleniyordu, şubelerle telefonda konuşmaktan sesim gidiyordu, bir paragraf mail atmak için bile insiyatifim yoktu, yazıdığım herşey birilerinin oanyından geçip 3 kişiye imzlalatılıyordu, herşeyin hardcopysi dosyalanıyordu vs hep tiksindiğimiz devlet bürokrasisinn kağpıt kürek işlerinin tam ortasına düşmüştüm. Çook mutsuzdum hatta net şekilde depresyondaydım. Sonra iş aramaya başladım, reklam-medya sektöründe pijamayla-kotla işe gidebileceğim, hiyerarşik olmayan yaptığım iş beyaz yakalılarca hakir görülse bile kendi insiyatifi vev yaratıcılığımı ortaya koyabileceğim bir sektörde iş arıyordum. 2 ay kadar iş aradım, sonra bi riş arkadaşımın vasıtasıyla daha düşük maaşlı bir iş buldum ve uluslararası bir şirkette, bir medya ajansında eskisinden çok daha düşük bir maaş ve sıfır iş güvencesiyle çalışmaya başladım.

İş değiştirme aşamam çok sancılı oldu, bankadaki kimse anlayamadı, tutunamadı gözüyle baktı çünkü herkes olabilcek en iyi işin o olduğunu düşünüyordu, iyi maaş, iş güvencesi, sağlık güvencesi, havalı şık kıyafteler, plaza vs vs. Ailem de çok karşı çıktı, beni büyümemekle maymun iştahlı olmakla suçladılar ama ben verdiğim kararda çok emindim çünkü mutsuzluğum artık elle tutulabilir gözle görülebilir bir hal almıştı. Velhasıl kelam, çok sevdiğim çok mutlu olduğum, işimi sevdiğim, insanları sevdiğim, maaşımın giderek arttığı hatta daha iyi maaşla başka bir ajansa transfer olduğum, işimle ilgili konularda okuyuz araştırmayı sevdiğim bir mesleğim oldu. Master içimde kaldığı için Galatsaray iletişimde reklamcılıkla ilgili ikinci öğretim master yaptım. Hayatımda verdiğim en doğru kararlardan birinin bu olduğunu düşünüyorum.

Bazen kimse onaylamasa ve hatta siz bile doğruluğundan emin olmasanız bile sizi mutsuz eden şeyleri bi cesaretle bırakmak gerekiyor bence :)

usb üzerinden 5v çekilebilir enfazla. pilin gücüne göre hesap edilebilir. ben fazlasını bilemiyorum.

Evet onu ben de biliyorum. Hatta usbye gücü ayrıyetten mi versem diye de düşünüyorum. instructables'da falan usb güç kaynaklarının yapılışı var ama modemle ilgili bir şey yok işte.

e direk usb modem al ?

elimde var dedim ya zaten. Sorduğum pile etkisi nedir.

valla şuan sagem fast800-840 usb diye bir modem kullanmaktayım. kim nederse desin kesinlikle şimdiye kadar gördüğüm en iyi modem.
masaüstünde kısayolu var istediğim zaman bağlanıp istediğim zaman kapatabiliyorum. ip değiştirmem gerektiğinde bağlantı kes diyerek tekrar bağlanıyorum.

asıl soruya gelince; elektrik kesintisinde rahat bir şekilde 1,5-2 saat kadar kullandığımı hatırlıyorum. bu süre zarfında cooler table ı kapatıyorum. boyutları ise 6x6x1,5 cm kadar.yani yer de kaplamamakta.

12v 6ah lik motosiklet aküsü ile teoride 10 saat çalışması lazım modemin. Böyle bir akü ve şarj devresi alıp 12V u 9 a düşürüp kullanabilirsiniz.

kimi işlerde haftanın -7 günü şehir dışında olunuyor. öyle bir durum olsaydı belki ama bahsettiğiniz durumda haftasonlarınız boş kalıyorsa çok da hakkınız olmayabilir.

şehir dışı seyehatlarde ne kadar harcırah verecekleri ve bundan para arttırıp arttıramayacağınız önemli bir detay olabilir. (oteli onlar mı ayarlıyor yoksa siz ucuz bir hotelde kalıp artan parayı cebe atabiliyor musunuz gibi..)

bence temel olarak şirket açısından ne kadar vaz geçilemez olduğunuza bağlı.

harcırahtan masrafmış gibi gösterip cebinize 3-5 kuruş fazladan kalması için kastırmayın derim.

şöyle ki, sizin haftada birkaç gününüzü şehir dışında geçirmeniz için, anlaşmalı otel, acente, vb. de olsa, en az ayda 1500-2000 lira gibi bir masraf yapılacak. sizin maaşınız, sigortanız, vb. de bir araya geldiğinde, sizin istihdam edilmeniz şirket için 5000 liralık bir aylık masrafı bulacak. bunu da düşünerek, eğer bu işi yapabilecek en uygun adaylar arasındayım diyorsanız, ayda 2-300 lira fazladan maaş isterseniz bu karşılanamayacak bir talep olmayacaktır.

ben olsam kesinlikle harcırah konusunu netleştirirdim. sonuçta devlet memuru bile olsanız, giden birinin yanına beher olarak bir miktar koymak durumundalar. eğer maaşın içine gömülü bir zihniyet var ise o zaman biraz daha pazarlık yapabilirsiniz. ama şöyle düşünün; insanın hayatında haftada 1-2 gün başka şehirde geçirmesini istemek çok kolay değil. aynı akşamlara denk gelen çok acayip şeyler olabilir. manevi olarak feragat etmek de her zaman kolay olmayabilir. vakti ile ben de 2-3 saatlik mesafede merkezi bulunan bir şirkete haftada 1-2 kez gitmek zorunda kalıyordum. bir süre sonra zul geldi. hele ki metropolde yaşayıp, daha ufak şehirlere gidiyorsanız can sıkıntınız bir süre sonra tavan yapabiliyor. tüm bunları iyi tartmak lazım. hayırlısı olsun şimdiden.

bende iş nedeniyle çok sık seyahat ediyorum. İnanın çok yorucu oluyor.hele cimri bir şirketse daha beter.o haftada 1-2 gün dedikleri önce 3-4'e sonra bir hafta on güne çıkar. Fazla para isteyin derim sonuçta iş kanununa göre sizin yolda geçen süreleriniz mesaiden sayılıyor. mesela pazartesi işe başladınız 8 saatlik mesainin ardından otobüse bindiniz 10 saatlik yolculuk yaptınız. salı işinizi bitirdiniz salı akşamı 10 saatlik yolculuktan sonra şehrinize geri döndünüz. çarşamba yine şirkette işbaşı yaptınız.Perşembe cuma normal şekilde devam etti. Size şirket bu 20 saatlik ücreti vermek zorunda ona göre bir ücret belirleyin derim

Bronşlarla ilgili bir sıkıntı olabilir. Ben de ciddi öksürük vardı 2.5 hafta sürmüştü. Doktora gittim astım riski bulunduğunu söyledi ve easyhaler diye bir inhaler verdi. Ertesi gün öksürük ve hırıltı kayboldu ama dediğim gibi astım ilacı sanırım bu. Tavsiye eder miyim? Edemem çünkü doktor değilim. Bence gece acile gidin. İstanbuldaysanız şişli etfalde sürekli uzman doktorlar oluyor. Yardımcı olabilirler. İzin sorununuz da çözülmüş olur.

Geçmiş olsun Teen. Sigaraya yeniden başlaman kötü olmuş. Devam etmemeni dileyerek, doktora gitmeden önce bol su içmeni önerebilirim sadece. Su içmeme konusu devam ediyor sanki. Ne dersin? Duyuru chatte görüşürüz. Tekrar geçmiş olsun.

kendimi bildim bileli astımım var ve 7 yıldır sigara içiyorum 22 yaşındayım. Bu dediğiniz olayı her dakika yaşıyorum. Doktor değilim siz doktora görünmeden ilaç kullanmayı fakat bitkisel bir şeyler söyleyebilirim Bol su için bir kaşık bal ile 2-3 çay kaşığı toz zencefili karıştırın üzerine biraz limon sıkıp sıcak su ekleyip için, Ayrıca tadıda güzel çok etkili oluyor. zencefil bulunmazsa karabiber ile balı karıştırıp su eklemeden yiyin iğrenç ama bu da etkili. Ayrıca keçiboynuzu da işe yarıyor. Kaynatıp suyu içilmeli.

ne söylense boştur. doktora gitmek hoştur. mutlaka git zaman kaybetme.

teşekkürler herkese
july sana ayrıca çok teşekkür ederim :)

Sana bir kitapcik veriyorlar ve o kitapcik 4 bolumden olusuyor. Her bolumde 4 farkli dersin sorulari var.. Cevap anahtari da 4 bolumlu, her ders icin ayri kolon var.. Yani tek sinav gibi gozukse de 4 ayri sinava giriyormus gii oluyorsun..

Cep telefonu goturmek kesinlikle yasak. Ama goturursen de kapali bir sekilde gozetmene teslim edebiliyorsun..

Basarilar..

kocaman 4 ders bır kıtapcıkta? pekı ara yokmu ki? birde hocam o halde sınavdan ne zaman cıkacagın soruları ne kadar cabuk cozmene baglı. baska sınav bekleme yok yanı?

Sorular ortalama her ders icin 20 tane zaten.. Ara verilmiyor, istedigin dersten baslayabiliyorsun..

Sinavin ilk 15 dakikasi ve son 15 dakikasi sinavdan cikamiyorsun..

En guzel nokta, yanlis dogruyu goturmuyor, yapamadiklarini ativer, bakarsin tutar..

hesap makinesi serbest. Bilimsel olanlar yasak ama iki tane makineyle gidersiniz. "Cık bu olmaz" derseniz dandiğini çıkarırsınız. Cep telefonu ile sınava girilebiliyor sıkıntı yok kapalı olması yeterli.

8 senedir sınavlara giriyorum cep telefonu sorun olmadı.

o civarda sanırım bir düğün salonu vardı. olmayabilir de.

en iyi yol sanırım kadıköy'e ulaşıp oraya giden bir otobüsü-minübüsü kullanmak.

kendi aracınızla ise 2. köprü yolunu takip edip ümraniye-şile (ikea, ümranie carrefour) sapağından ümraniye'ye dönüp reşitpaşa'ya geçmek.

metro ile eminönü, oradan vapur ile kadıköy, kadıköy rıhtımdan 20Ü numaralı otobüse binerseniz tam kiler marketin orada inebilirsiniz. yok eger kendi aracımla gideceğim dersen söyle, detaylı anlatayım.

metro ile topkapı oradan metrobüs ile uzunçayır. Uzunçayırdan 20ü

yüksek frekans varsa opamp gerekecek. çıkışta büyük bir yük süreceksen güç katı da gerekecek.

hazır boost converter devreleri vardır sanırım

arkadaşlar, mikro kontrolör çıkışına(MC) bağlanacak 5V ile surulen röleler var, temiz de çalışıyor fakat 100 ile 500mW civarında güçlerde oldugundan MC tetikleme kısmından 100mA kadar akım çekiyor ki bu da max 10mA veren DAQ kartı için fazla,

uygun olanı bildiğimiz opamp mış, ama devre işini yapma kısmı gıcık... her zaman of the shelf çözümden yanayım. ha devreyi yaptık o ayrı :)

dc to dc konvertör?

opamp... yazmayı unutmusu...

okyanus suyu kullansanız olmuyo mu?

yok. onu denedik. hiç bi faydasını görmedik.

serum fizyolojik alıp şırıngayla burna basın. çok yararlı. Birde yaban keleği olayı var işe yarıyor fakat tehlikeli çok

yapımarketlerde görmüşlüğüm var. bauhaus, praktiker, koçtaş vb. bi gezin mutlaka bulursunuz.

half life'taki amacı haricinde kullanacağınızı ümit ederek ikea'da görmüştüm diyorum :)

teşekkürler.

arkadaşa hediye amaçlı almayı düşünüyorum, half life ile ilgili anılarımız var da :)

nalbur

kare dalga işaretli girişe 555'li bir osilatör kurabilirsiniz. Yeni Entegre tasarlamak biraz zor olur :)

peki 555 kullanırken direk output ucunu çıkışa ve vcc ile gnd uçlarını da bağlarsam yeterli olur mu? ekstradan direnç filan bağlamam gerekiyor mu?

vlc kullanın.

kmplayer kullan. vlc de de sorun yaşayabilirsin.

ya yeni codecleri kullanacaksın (standart bir kullanıcıysan k-lite codec pack işini görür) ya da içinde internal codecler olan bir player kullanacaksın ki benim tavsiyem ikincisini yapman. program olarak da kmplayer candır canandır

gom player ve Ac3 filter

tabii ki eski kaşar.

besmeleyle..

(git: 94703)

öğrenciysen en ucuzu beyaz leblebi :p cidden güzel gider.

rokfor peyniri ve cevizi tavsiye ederim. kısa camel de şart.

valla gravyer tavsiye ederim. ama uyduruğu olmayacak.

sevgiliyle :)

teritori en iyi cevabı vermiş gerçi... şarap köpek öldüren olsun yanında bi şey olmasın sevgili yeter. sevgilinin dudaklarından... ahhh ahh... duyuru bana erkek bul allahsız!!!!11

köpek öldürense gazoz yada tang :)

Yok yapmayın. Biz denemiştik. Hem güzelim pipo tütünü hiç oldu hem de sigara.

pipo tütününe benzer tütnlerden sarılan puroya benzer cigarlar var, vanilya aromalı ve çikolata aromalı olanları çok popülerdi bir dönemler.

sanırım bunlardan bulursan amacına ulaşırsın. genelde beşli kutularda satılır bunlar, küçük ahşap filitreleri vardır. Ankara'da amerikan pazarı civarında olurdu.

Markası da sanırım jewels gibi birşeydi.

ben yaptım oldu :) yanmasında problem yok fakat çok ağır oluyor

Kadıkoy'de barlar sokağının alt tarafında, Migros un hemen az yanında Kuafor (Ra)mazan diye bir yer var.Bende saçım uzunken aynı dertlerle dolaşırken bulmuştum. 3 sene oldu hala giderim.

edit: Daha dün gittim. Fiyat: Saç kesim, yıkama zart zurt 20 TL

akşam dükkanın kapanmasına yakın kadın kuaförüne gidin. Hatta önceden çırakla konuşun durumu . Erkek berberine gitmek gibi bir hata yaptım omzumdaki saçlar enseye çıktı

Avrupa yakası tarabya,da Ersin seçilmiş uzun saçlı arkadaşlara önerimdir.Fiyat biraz tuzludur ama hakkını veriyor...

kadıköy moda caddesi'nin başlangıcında sağda, moda meyhanesi'nin hemen yanında berber var, uzmanlar. kesim 40 lira.

google ?

rakiyapimi.tripod.com aramada ilk çıkan sayfa

yanılmıyosam etil alkolü kullanılabilir hale getirmen için 240 C'e art yüksek basına ihtiyacın olabilir. şarap yapımlrını araştır en iyisi. en güzel alkol mayalanmış içkilerdedir sentetik değiler.

googledan baktım bir kaç tanesine tabiki. ama distile edemeyeceğim için ev şartlarında fermantasyonla halletmem lazım. balla yapılan güzel bir içki gördüm mesela onu deniyorum.

evde şarap yaptım ama çok tatlı oldu. Yaptığım beyaz şaraptı. Deneme amaçlı yarım litre kadar yapmıştm. Şarap dışında likörde yapılabilir fakat etil alkol bulmak mesele

mead olabilir mi yaptığınız?

evet mead olması lazımdı. sözlükte görüp yaptım zaten.

Islak Hamburger, Goralı, işkembe çorbası, Şırdan, Lahmacun, Döner (et), Dondurma, Browni

Edittt: buyur bakalım

Islak Hamburger : Kızılkayalar Taksim
Goralı : Çapada yeri var unuttum adını kime sorsan söyler ama :)
İşkembe Çorbası: Çorbacı Salih (Bursa Yıldrım belediyesi yan sokağında)
Şırdan: Adana (istanbulda görmedim)
Lahmacun : Bandırma meydanda arabada satılanlar var harikadır. tanesi 5o krş.
Döner : Şahin Usta (Çemberlitaş Kılıççılar Sokak)
Dondurma: Algida Double serisi
Kadayıf (fıstıklı) : Diyarbakır (Saim Usta)

kelle söğüş, kokoreç, dürüm, midye, gevrek+peynir (ayran,çay),tost.....

simit, sosisli, kokoreç, hamburger ve bilimum fast food türü, donut, çikolata, mısır (hem patlamış hem haşlanmış)

popeye'sdaki minik tavuk parcalari. iki kisi gidince 9.95'e iki menu denk geliyo. menuye kola patates de dahil.

bim'de kabuklu fıstık var.7 ytl falan ama anbılivıbıl bir ürün.film + kolayla birlikte vazgeçilmezim oldu.

beşiktaş pilavcısının kavurmalı pilavı.

dürüm etsiz çiğköfte, midye, ekmek arası tavuk döner- et döner, lahmacun, sosisli, tavuklu pilav, tantuni,

waffle

Taksim'de Hayrri Usta'nın dürümleri. Benetton'un sokağının karşısından giriyon.

o zaman;
şampiyon kokoreç
kızılkayalar & bambi ıslak hamburger
krispy kreme doughnuts ın donutları- cevahirde var, özellikle sarı kremalı olanı şiddetle tavsiye ederim.
damak çikolata :)

beyoğlunda merih restorantta sakızlı muhallebi. bayılmak ne kelime ayrıca.

Pposeidon_1 yazmış, aklıma geldi ben de yazayım istedim. Bandırma' ya yolunuz düşerse, meydanda, feribot iskelesinin ve garın da baktığı, çiğ börek yapan yerler var. Ben çok severek yerim. Öneririm. Şimdi canım istedi, offf ya.

(bkz: stroopwafles)
şehir efsanesi değilmiş, bim'de satılıyormuş. hollanda waffleı diye sorun verirler. 4 lira gibi bi fiyatı var. inanılmaz bişey.

saray'da ya da murat adlı tatlıcıda su muhallebisi...

2 senedir yemiyorum ama 5 liradan fazla değildir sanırım.

(bkz: isveç köftesi)

karides cipsi carrefourlarda bulunabiliyor.

kadıköy de boğadan altıyola yani otobüslerin falan geldiği yöne doğru giderken üç bilemedin dördüncü sağda erdal usta nın iskenderun döneri var zurna diyorlar biraz garip oluyor tabi abi bana bir zurna demesi ama yemeye doyamazsın zaten kendisi 60 cm lik bir dürüm. fiyatı en son 4.5 gibi birşeydi.

bir de son zamanlardaki favorim yine kadıköyde adıyaman çiğköftecisi var bir porsiyonu iki kişiye yetiyor ve kişi başı 5e geliyor.

bir de hayatınız da yiyebileceğiniz en güzel lahmacunu bahariyedeki borsam taş fırında yiyebilirsiniz tabi kuşbaşılı pidesi falan da süper ama lahmacun ayrı. 2tl tanesi.

-off ne iğrenç insanmışım dürümüdür lahmacunudur çiğköftesidir tavsiyelerime bak..-

kuru kahveci mehmet efendide bi ara kilosu 80 liraydı. Ankarayı bilmem ama istanbul olsa mısır çarşısı derdim. Ankarada da aktarlarda bulunabilir hakiki salep

mado'nun varmış sahlepi. belki dükkanlarında satışını yapıyolardır. uht kutularda satıyolar, hazır olarak.

filmin eni 3.5 santimetre o zaman. bu bildiğimiz film mi yani. hani fotoğrafçı zarf içinde verir. yolda filan bulduğumuzda ''aaaa bakıyım ne çekmişler'' diye baktığımız kahverengimsi filmin mi eni 3.5 santim. onu mu anlamalıyız acaba

lenslerdeki durum nedir peki 18-55. o da en-boy mu yoksa yarıçap filan mı ilgili.

bi de 35mm her baba yiğidin altından kalkacağı bir şey değil deniyor. niye ki. eski fotograf makinelerindeki filmler kaç mm oluyor acaba

Eni değil, uzun kenarı yaklaşık 35mm. Daha doğrusu sinemada kısa, fotoğrafta uzun kenarın ölçüsü. Lenslerdeki 18-55 gibi değerler focal length denen olay, optik merkezin filme uzaklığıyla ilgili. Ne işime yarar dersen şöyle açıklayayım, bu değer ne kadar büyürse çakim açısı o kadar daralır, yani zoom yapmış olursun.

Bu arada eski fotoğraf makineleri diyorsun da eski ne kadar eski? Bir de zibilyon tane format var yani. Sıradan tüketicinin kullandığı, bugün gidip bir fotoğrafçıya film istesen sana ilk vereceği filmi soruyorsan 35mm'dir.

fotograf.editboard.com lensler hakkında.

sinemada kullanılan filmler fotografta kullanılanlardan farklı. Sinemada görüntü çekimi için kamera aşağı yukarı saniyede 24 kare fotograf çeker bunlar banyo edilir montajların ve projektörden oynatılır. Yanılmıyorsam. Sinema filmleri pozitif. Fot. makinelerindeki ise çoğunlukla negatif yani renkler ters.

fotoğrafta genelde filmler 35mm dir ve negatiftir ama pozitif film de yok değil. orta format diye bir şey var bi de fotoğrafta onun filmleri farklı işte ama kaç mm bu konuda bi fikrim yok. 18-55 mm de lens işte 50 mm düz lenstir onun altı geniş açı üstü teleobjektiftir ikisi arasında geçiş yapanlar da zum

normal değil bence. biostan bakın birde programlar yanlış gösterebiliyor

işlemci fanını temizleyin isterseniz yanlız onun da edebi var elektrik süpürgesini dayiyinca şaftı kayıyo aletin ona göre

bir de termal macun takviyesi yapın. Laptop soğutucularıda işe yarayacaktır.

fani temizlerken laptopun icini mi actiniz? onemli olan sogutma demirlerinin icine biriken yumak seklindeki tozlari cikarmak. daha yeni temizledim kendi laptopumu inanilmaz farketti, 15-20 derece dusmustur, onceden kucagimi yakiyordu.

bir de mr fusion'un dedigi gibi termal macunlari yenilemekte fayda var. ozellikle islemci ve gpu'nun uzerindeki eski macunu temizleyip yerine iyisinden (gumus icerikli) macun surmek lazim.

cench: evet içini açıp temizlemiştim. hava girişinden falan baya pislik çıktı fakat soğutma demirlerini hiç ellememiştim.

sicaklik degerleri anormal duzeyde degil. daha dusuk olsa iyi olurdu tabi ama sorun cikartacak seviyede degil. 90 a kadar yolu var. benim laptop oyun oynarken 85-90 oluyor. tabi bu degerler baya riskli ama 80 altinda bisey olmaz

sogutma demirlerini gozden gecirmeyi dusunurseniz antec formula 5 oneririm.
www.google.co.uk

hocam oyun yukundeki laptopta 75 derece normal.

ev sahibi yaptırmak zorundadır, evin demirbaşlarında çıkan arızalar vs. ev sahibine aittir. hukuken de (sizin kullanım hatanız olmadığını varsayıyorum. evi su basması vs gibi.) siz haklısınz.

örnek vermek gerekirse 5 ayrı evde kiracı olarak oturdum, 2 kere oturduğum evlerde kombi bozuldu 2sini de ev sahibine ödettim. ayrıca şu an oturduğum evde de doğalgaz sobası bozuktu onu da ev sahibine yaptırttım, kendisi de sorun çıkarmadı sağolsun.

evdeki ufak tefek sorunlar için ev sahibiyle muhattap olmak gereksiz ama sizin sorununuz biraz masraflı bu yüzden gerekirse rest çekin yine yaptıttırın...

bence ev sahibini hiç üzme. :) tabi efendim ben yaptırırım ama kiranızı da ona göre yatırırım dersin :D

komşunuz şikayet etse apartman yönetimine yönetimin muhattabı ev sahibinizdir. mal size ait değil. eğer sizin verdiğiniz bir zarardan ötürü bu durum oluşsaydı kabul etmemesi mümkün olabilirdi belki ama evin banyosunun derz dolgusu kullanıcı hatasıyla aşınacak ya da zarar görecek bir malzeme değildir. elinizde kontratınız var mı?
kontratta yazan demirbaşları nasıl aldıysanız o şekilde teslim edersiniz, bunun dışındaki sorunları ev sahibi karşılamak zorundadır.

derz dolgusu dediğin nedir ki? Al 10 liraya suyla karıştır cam sileceği ile sür çok kolay bir işlem. Ayrıca sizin yaptığınız temizlik işlemleri yüzünden bozulma ihtimali çok yüksek(Çamaşır suyu, tuzruhu eritiyor) Böyle ufak tefek şeyleri kiracının yaptırmalı ama su borusu,pimapen,mutfak dolabı gibi büyük masraflı tadilatları ev sahibi üstlenmeli. bizimde kiracılarımız böyle büyük tadilat yaptırcağı zaman kiradan düşüyoruz. Çünkü evin demirbaşı. Dediğim gibi derz dolgusu çok büyük bir masraf değil.Su borularını üstlenmesi gerekirdi.( Not: ne kiracılar gördük; evden çıkarken muslukları ampulleri bile sökmüştü )

@mr fusion ,derz dolgusu için 150 TL istedi usta. benim yapacağım doldu 2 hafta ancak idare eder herhalde :)

o usta çok namusluymuş.Aslında sizin yapmanızla onunki arasında fark yok. Tek zorluğu eski derzleri kazımak( Yakın zamanda aynı sorundan dolayı yaptım oradan biliyorum.)

Bence alt kattaki komşunuz sizin ev sahibini arasın. Olmazsa dava açsın siz karışmayın derim.

bu zamana kadar 6 farklı evde kaldım hicbirinde olusan tadilat masrafını odeme geregi duymadım.. bu tutar ev sahibine aittir. odedıgınız kıra saglıklı bır konuttan hızmet alma tutarıdır. evde yapılan tadılatlarda halıyle ev sahıbıne aıttır. 4 sene oncekı oturdugum evde benzer bı sorun oldu ev sahıbı odedı.. bızım odedıgımız tutarlarıda hep kıradan dustuk..
sızın ev sahıbınızde de bıraz cakallık var gıbı..

ev sahibine düşer, itiraz edeceği hiçbir nokta yok. en güzeli alt komşuyu üstüne salmak. bir de tadilatı siz yaptırmak durumunda kalırsanız (kiradan düşmek üzere) ustadan makbuz alırım ben olsam. kanıt olsun elinizde. tabii usta açısından fiyatı değiştirebilir.

www.essafe.com.tr

"sen, bir hayatın israfısın." sanki en yakını

sen bir yaşamın artığısın.

oksijen ziyanısın

yarrağımın kurma kolu.

insan ziyanlığı.

Ömrümü çürüttün
Ziyansın
İnsan artığı
Hayatın boku

(Sonuncusu çok fantastik oldu bence:))

sen bir ömür törpüsüsün

gereksiz insan

allah özenmeden yaratmış

(bkz: İnsan müsveddesi).

Aldığın nefes zarar.

Hayatını zayi etmiş birisin. Bu iyi oldu sanki.

ömür törpüsü bence

bildiğim kadarıyla hayır ama cok pis sıkıyor olabilirim. zira hatırladığıma göre tütün kuru ise çaydanlığın buharında hafif nemlendirmek gerektiğini okumuştum

evet şöyle güzelce serip kurutman gerekiyo.

@velvet çok pis sıkmışsın hacı :))

o tütün çakma olmasın? 2 senedir sarma tütün kullanıyorum ki bayaa bi marka denedim. hiç başıma gelmedi öyle bişey. kurutmaman gerekiyorda yanlış sarmışda olabilirsin. bide 20-30 saniye kadar beklersen söner aama bence çakma olabilir.

valla ne kadar bir nemden bahsediyorsunuz bilmiyorum ama ben kendi adıma nemi gitmesin diye uğraşıyorum:) poşetten çıkarınca da gayet güzel yanıyor. yanma konusunda bir sorun olmuyor yani.

Eğer kullandığınız tütün, old holborn markalı bir tütün ise, bu markanın tütünleri genelde benim gördüğüm en ıslak tütünler. Bunu sararken, kağıdın içerisinde fazla sıkıştırmamaya dikkat edin. Tütün kurutulmaz. Bilakis, ıslak dursun diye içerisine sürekli elma kabuğu yahut bir ince dilim elma bırakılır paketin. Eğer sararken fazla sıkıştırmazsanız, hem içimi mükemmel olur, hem de tad açısından son derece eğlenceli bir sigaranız olur. Tütünü kurutmaya kalkmayın, o tütünü kuru da satabilirlerdi. Nitekim, piyasada binlerce kuru tütün de bulunmakta. Eğer kullandığınız tütün Golden Vİrgina'ysa ki benim en sevdiğim tütün budur, bunu da sarmadan önce, saracağınız miktarı iki elinizle tutup çekiştirerek bir güzel yastık şişirir gibi şişirin. Sonra da sıkıştırmadan sarın. Diyorsanız ki hala problem çekiyorum, size Samson yahut Drum'ı öneririm. L&M gibi tütünlere itimat etmeyin, sarma tütün içecekseniz, ıslatılmış tütünle, aromatik için bence. Eğer içtiğiniz tütün verdiklerim arasında yoksa, markanızı değiştirip bir daha deneyin. Memnun kalırsınız. Bu arada kuru tütün aman ne hoş diyerek, gidip maraş tütününe filan saldırmayın. Genellikle aromatik tütün içenler için tömbek nargile içmek gibidir. Lezzetsiz, ağır bir duman çekersiniz içinze hem hoşunuza gitmez, hem de yamulduğunuzla kalırsınız.

biraz kurutun, havalandırın çokta nemli olursa çürür ayrıca aşırı nemli yansanda baş ağrısı yapıyor en azından bana yaptı.Ben kuru seviyorum kişiye göre değişir. Bir tepsiye serip bir gün kurutun çok kurursa üzülmeyin. Elma kabuğu olayını sevmiyorum kabuk çürüyor kokusu değişiyor. Bunun yerine, ufak boyutta bir metal kutuyu gelişi güzel her tarafından delin içine ıslatılmış peçete( peçeteyi aşırı ıslatmayın erimeyecek kadar yeterli) koyup kutuyu tütünlerin arasına koyun bu tütünleri nemlendirecektir.

bir biley taşı/çubuğu alın. sonra da internetten bıçak bileyen birilerinin videosunu izleyin, kendiniz bileyin.

urun.gittigidiyor.com bunu tavsiye ederim bende bu tarz 10 ytl ye bir spotcuda almıstım cok pratik

bileyciler oluyor. Yerinizi bilmiyorum fakat Kadıköyde mevcut bunlardan. Ayrıca bazı amcalar ellerinde arabalarla gezerek bıçak, mak bileyliyorlar. Kasaplara sorun onlara arada sırada o amcalar uğrar.

siyah tükenmez kalem götürmeyi unutma ve erken saatlerde git. yabancılar şubesine gideceksin zaten, girişte numaratörden numara al, sonra sağdaki odadaki bayan form verecek, yönlendirecek.

Bir gün önceden sıra numarası al. Çünkü Numarası gelmeyenleri bir sonraki gün sabah erkenden alıyorlar içeri. Dğerleri dışarıda "sıra numarası için sıraya" giriyorlar. Dışarda ayrı sıra içerde ayrı Sabah dün işim yarım kaldı diyip içeri girersiniz sonra yeni numarayı alırsın.
Kütüğünün olduğu şubeye faks çekicekler . Sizde Kendi şubenim telefon numarasını öğren. Faks çektiklerinde dışarı çıkıp hemen telefon et. İsmime faks geldi cevabı hemen verirseniz sevinirim diye. Gerçi pek kalabalık olmayabilir yoklama dönemi geçti.

Kadıköy'ü boşver. Ömrümü tüketti kadıköy şubesi. (bkz: halıcıoğlu askerlik şubesi )

geriboru sorun aktara. galibori gibi tuhaf telaffuzları da olabiliyor. tadı kötü ama çok iyi geliyor. bir de yoğurdun suyundan içsin bol bol. geçmiş olsun.

Denizli Acıpayam civarında bir ot var adı bodurmahmut otu. Kum döktürüyormuş.Bu aylarda toplanıyor.Sabahları aç karnına , kaynatılıp suyu içiliyor, taşta işe yararmı bilmiyorum .Biraz araştırıp sorarsanız belki işe yarıyordur . Babam kullanmıştı .

ben atkuyruğu otu kullandım. suyun içine atıp kaynatıryosun sonra içiyorsun.
birde küre dağlarında yerli birinden öğrendiğim kadarıyla hani şehirlerde apartmanların bahçelerinde yetişen turuncu renkte minik alıçlar var ya, onu kurutup, kurusunu kaynatıp suyunu içmek iyi gelir dedi böbrek taşına denemedim ama oranın yerlisi söyledi, doğru olma ihtimali aktarlardan daha fazla gibime geldi.
böbrek kısmını sıcak tutsun, sararsa kuşak sarsın ve elinden 500mllik su şişesini düşürmesin. idrarı sarı olmasın sakın. idrarın sararması vücudun bi uyarısı zaten. hele böbrek taşı olanlar için sancı geliyorum demektir.
sancı artarsa sıcak küvete girebilir. o esnada soğuk bi bira da güzel olur =o)

bira?

(bkz: gilaburu)

(bkz: rowatinex)

ağrı kesici olarak ise

(bkz: arveles)

geçmiş olsun.

kurutulmuş avakado yapragı, kaynatılıp soğumaya bırakıyor günde 1 su bardağı içiyorsun. limon suyu da iyi gelir, yarım limon suyunu ılık suya sıkıp sabahları aç karna içerseniz iyi gelir. greyfurttan ise uzak durmalı. kalsiyum içeren gıdalar alınırken aşırıya kaçılmamalı.
böbrek taşlarını bircok bitki iyi gelmekte ancak bazı kaplıcalar var ki çözüme çok yardımcı olmakta. yıllar önce yasadıgım böbrek kumu sorunumu elbistan/ekinözü ndeki kaplımcamsı yer tamamen çözdü mesela. şifalı suları mutlaka araştırmanızı öneririm.

Kicad

Proteus (isis- ares) var ama sadece exe. Hem simülasyon hem baskı devre.

Eagle var zamanında kullanmıştım. Sadece baskı devre için. Güzel program aynı zamanda mac versiyonuda var.
www.cadsoft.de

Edit:
The EAGLE Light Edition can be used for free!
Limitations

The following limitations apply to the EAGLE Light Edition in general:

The useable board area is limited to 100 x 80 mm (4 x 3.2 inches).
Only two signal layers can be used (Top and Bottom).
The schematic editor can only create one sheet.
Apart from these three limitiations the EAGLE Light Edition can do anything the Professional Edition can do. You can even load, view and print drawings that exceed these limits!
The Freeware version of EAGLE Light adds these limitations:

Support is only available via email or through our forum (no fax or phone support).
Use is limited to non-profit applications or evaluation purposes.

express pcb www.expresspcb.com ücretsiz.

ben de monitor almayi dusunuyorum yakin zamanda, 15 pin d sub VGA oluyor galiba, yani analog, eski model.

19" dusunuyordum ben de, almisken 22" al dediler, biraz baktim, daha mantikli geldi. kadikoy'deki eksen'den alicam hafta sonu, lg modeli de 2243s gibi biseydi galiba, fiyat olarak da 270tl demislerdi.

cikisa o kadar onem verme zira ceviriciyle analog yere de takiliyor. 19" monitorde de analog-digital farkinin ahim sahim bi fark olmaz.

19 alana kadar wide bir 22 alin derim ben nacizane.

d-sub bildiğiniz giriştir. Eski monitördekinden. Bende 22" öneriyorum. LG W2284F Analog ve dijital çıkış var ilerde bilgisayarınızı değiştirirseniz kullanırsınız.

bütün yanıtlar için çok teşekkür ediyorum!

aslında oybirliğiyle 22 inç almak lazımdı ama bilgisayarı esas aziz peder kullandığı ve son söz ona ait olduğu için bir 19 inç siparişi verdim. Kendisi şu olur;

www.hepsiburada.com

sevgiler efen'im

acer x233h full hd ben kullanıyorum gayet memnunum

lg w2284f on nömero, full hd diye satılanların çoğuna da basar kalite olarak.

ben de 22" lcd almayi dusunuyorum, bugun teknosa'ya gittim bi baktim. seg marka bisey tavsiye ettiler, fiyati 399 gerci ama mantikli geldi. 22" yine ama televizyon, hem de monitor olarak da kullanilabiliyor.

dvi ya da hdmi girişi olursa iyi olur ilerde canınız yanabilir yoksa

lg w2284f gold'dan almıştım. eylül ayından beri kullanmaktayım mutluyum,mesudum.

aoc marka olanlara da bi bak derim. oldukça kaliteli olduğuna dair yorumlar yapılıyor.

dvi/hdmi illaki olsun. Ekran kartını da yenilemen gerekebilir. Asus ve Samsung'u da düşün.

sewgili meslektaşım; aklıma ilk gelen 'ti'oldu ama pek ciddi durmaz kanımca:)
TÜRİL ama pril gibi oldu. İltürk gibi birşey olabilir mesela ama o da eski türk devleti ismi gibi oldu.
yaff soy isme takılmadan bişi düşünün.ileri hukuk, nokta hukuk,

isimlerle alakasiz sekilde "themis" olabilir.

milliyetçiyseniz "türkoğlu hukuk bürosu" olabilir.
ben olsam nokta atışı yapardım: çözüm hukuk, sonuç hukuk gibi.

öncelikle teşekkür ederim, ancak soyisimlerle bağlantılı olması daha iyi olur. çıkar yol bulamadık walla her şey bitti bi bu kaldı ;)

yani illa soyadlarla ilgili olsun diyorsanız "türkoğlu" tek çıkış yolu gibi duruyor..

edit: oha sloganı bile bulmuşum: "türkoğlu: adalete giden çıkış yolu" =))

yapıcak bişey yok o zaman şöyle diyeyim her türlü fikirlere açığız arkadaşlar..

modlar rica etsem bir müddet üstlerde kalsa 1 saat kadar yeterli olur. önemli bir mesele çıkış yolu bulamadık.

bence de "Türkoğlu" . bulunduğunuz yere bağlı tabi

Türk/İlyasoğlu diye açın. Hukuk bürosuna ayrı isim koymaya gerek yok bence. Tanınmış büroların çoğu da soyad veya soyad/soyad biçimindedir.

Hayırlı olsun bu arada.

Öncelikle hayırlı olsun, bence amerikan tarzı güzel bu konuda. "türk ve ilyasoğlu hukuk bürosu" hoş olur. ha kısaltalım diyorsanız o konuda çok fikir üretilebilecek kadar uyumlu değil soy isimler. bak benim soyisim yılmaz soyadı türk olan arkadaş sana sesleniyorum bırak öbürünü "türkyılmaz" hukuk bürosu tabelası şimdiden gözümde canlanıyor:)

hemen gel ;)

müvekkilim yok ama:P seninkileri paylaşalım :P

ben bs player kullanıyorum. çok memnunum. bs istemeyenler gom player, vlc player gibi alternatif programlar kullanyorlar genel olarak.

km player, vlc ve gom mahserin 3 atlisidir. bunlari da plase olarak media player classic takip eder. bazi efsanelere gore gom ve mp classic yer degistirebilir.

bs player hala kullaniliyormu yahu ? :D

ben hepsini kullanan biri olarak gom player derim oncelikli.

altyazı problemliyse gom, ses seviyesi yeterli değilse vlc, her bi şey düzgün durumdaysa mpc kullanıyorum ben..

(bkz: smplayer)

bs player indirdim tamam o zaman gom'uda deniyiim :) aslında media player clasic vardı ama bu yeni bile kurunca nedense filmleri oynatmadı sadece ses olarak açıldılar. yani ben media player clasicten çok memnundum. neyse gom'a bakayim.

mpc acmiyorsa senin codec'lerde bir sorun vardir o zaman.

BS playerı indirdim, digerlerine bakmadım ama gayet basarili gibi duruyor :) cok tesekkurler

k-lite codec pack yukleyin kafaniz ve pcniz rahat etsin

gom player codecleri içinde geliyor, uzun süre kullandığım media player classic'i bile bıraktırdı bana.

gom player

Çok program denemiş biri olarak km player'ı tavsiye ederim.

etini yara yara diş çıkıyor, acısına katlanmak gerekiyor ne yazık ki.

amiliyatı biraz zor ama öyle yapmak en iyisi ve daha sağlıklısı. şu an için de rakıyı pamuğa döküp tampon yapabilirsin yada rakıyla oraya doğru gargara yapabilirsin o da olmuyorsa geçmiş olsun diyelim başka yapcak bişey yok acıya katlanacaksın...

6 7 kök karanfili sızlayan bölgeye yerleştir, uyuşturacaktır.

aspirini dişin üstüne koyun erisin bir de üstüne suyla aspirini karıştırıp için acı kalmaz

kesin çözüm anestol sürüyosun merhemi ağrı sızı gidiyor. Bilmem doğrumu yanlış mı

aspirin için diyen arkadaş, yarın öbür gün dişini çektirecek birisine kan sulandırıcı al diyorsun ? ayrıca yukarıdaki hiç bir yöntem gidermez.

yukaridaki hicbir yontem gidermemekle kalmadigi gibi daha da kotu acitir. sen bana da guvenme, doktoruna 1 bardak ilik suya 1 cay kasigi tuz koyup calkalasam acisini azaltir mi? diye sor. ayrica birkac gun izdirap haline gelmez, en azindan bende gelmedi sadece ~6 saat boyunca kan cikti oradan, onu da pamukla aldim.

ps, SAKIN AMA SAKIN AGRIYAN DISE ASPIRIN SURME.

biraz daha çıkmasını bekleyip çektir bence. tamamen çıkmazsa çekerken kırılabilir bu kez de ameliyatla damağı yarıp çıkarmak zorunda kalır doktor. biraz sabretmelsin ki diş tamamen çıksın. ben de çektirdim, kocaman bir oyuk duruyor ağzının içinde, evet bir iki gün ağrıyor ama ağrıkesici (antibiyortik değil) içersen ağrıyı hissetmezsin, bir iki güne de yara kapanmaya başlar zaten. yani o dişi çektirmekten başka çaren yok. ömür boyu da kurtulmuş olursun

dişinol adında karanfil özünden yapılma bir ilaç var eczaneden alıp pamukla acıyan yere bastırabilirsiniz. bu, mevzi uyuşukluk yaratarak acıyı duymanızı engeller. anestol de iyi bir tercihtir, kuvvetli lokal uyuştucudur. ama dilinize sürmemeye dikkat edin yoksa ağız sizin değilmiş gibi dolaşırsınız ortalarda.

ben de bir hafta önce tamamen aynı durumdaydım. önceden 3 tanesini çıkmadan operasyonla aldırmıştım, 4.yü ise biraz bekleyeyim dedim. tam da final haftasında üstelik feci hasta iken kendini hissettirmeye başladı. daha önce ortodontik tedavi gördüğüm için o dişin çıkması tüm tedavinin boşa gitmesi demekti. yani çok kötü bir zamana denk gelmişti ama bekleyecek vaktim de yoktu.

Ben de gözümü karartıp dişçime yarıp alın dedim. Daha öncekiler oldukça zor olmuştu benim için. Ağzın içinde dikiş, yanakta kocaman bir şişlik, inanılmaz bir ağrı... Ama bu sefer ne operasyon esnasında birşey hissettim ne de uyuşukluğu geçtikten sonra. Doktor dikiş de atmadı, bunun yerine sponjel (böyle bişeylerdi sanırım) diye birşey doldurdu yarayı. En ufak bir kanama dahi olmadı. Hiç bi şişlik, ağrı sızı da hissetmedim sonrasında. Sanki hiç dişi aldırmamış gibiydim.

doğru.yeni bir key girerseb sıryb çözülür

çıksın o sorun değil ki, uyarı veriyor sadece. tabi eğer aynı şeyden bahsediyorsak.

open office kullan

www.meka-shop.com bu şekilde bir kablonun bir ucunu kasetçaların kulaklık çıkışına diğer ucu bilgisayarın line in girişine takın Ses kayıt programını açın kaseti playe basarak başlatın pcden de kayıda başlatın. ben windowsun kendi programını kullanıyordum wav olarak kaydediyor sonra mp3e çevirebilirsiniz. Plaklar içinse pikap lazım malumunuz pikabın kulaklık çıkışı varsa işlem aynı şekilde yoksa biraz karışık oluyor.

Aktarılmışını bulsa daha kolay olmaz mı?
Hatta aktaracağı kayıtların bir listesi mevcutsa görmek isterim.

250 küsür plak var. ve müzik plakları değiller. folklorik bir çalışma için kayıt alınmışlar. onların yazıya dökümü yapılacak.

Hey Plak
Unkapanı
Unkapanı cd. No: 41 (İMÇ 6. Blok Otopark İçi)
Telefonlar: 0212 520 09 35 - 0533 529 81 49
mail: [email protected]

Bu arkadas kayıt olayını yapıyormus. Ismı Ali dedıler

Bir hata yapmışım. Plak değil eski tip bantlarmış. Nasıl oluyor bilmiyorum ama öyleymiş işte. Bu bildiğimiz klasik kasetlerle benzer bir yapıdalar sanırım.

"Eski tip bant" ise büyük ihtimal ile kaset formatında değil, makara halindedir. (bkz: reel to reel) en.wikipedia.org . Yapılacak ilk adım bant genişliğini ve hızını öğrenmek, bundan çıkacak sonuca göre çalabilecek makinası olan yerler bulunabilir.

Bant genişliğini bildiğiniz cetvel ile ölçüp anlayabilirsiniz.

nakit para her zaman iyidir. hem mal satmıs olacak hem cebınden para cıkmayacak.

ve evet nakit istersen alabliyorsun alabilmen lazım.

o gerçek bayii değilmiş ondan vermek istememiş sabit bayiilerden alabilirsiniz

e peki ne yapayım zabıtayı mı arayım

zabıta ilgilenir mi bilemem belki milli piyangoya şikayet edilebilir emin değilim

Böyle olayları bende sevmem adamda biletini falan brakma vermiyosa en iyi fikir zabıta memurları..

dövmelisin bence... en kolayı

aslında o kadar zor değil. Formüller basit eviren,evirmeyen, fark, karşılaştırıcı, integratör gibi devreler çıkar. Sizin aldığınız dersi bilmiyorum ben bunları analog elektronikte görmüştüm ama genelde bunlar çıkar. Buradan söyleyebileceklerim bunlar. Ezberlemekle o notları alırsın ama öğrenir misin bilmem. Mesela; Eviren girişe uygulanan sinyalin 180 derece faz farkını alır kazancı oranında yükseltir.Evirmeyen ise faz farkı almaz direk yükseltir. Devrede sinyal + girişe uygulanırsa evirmeyenen - ye uygulanırsa eviren yükselteç olur. Opamplarda en önemli olay kazançtır (Gain) onu iyi öğrenmek lazım. Yardım edebildiysem ne mutlu bana. Bunları uzun süre önce gördüğüm için pek fazla hatırlamıyorum.

wikipedia'ya sor, adam gibi anlatıyor

ben yine 103 diyorum :) ümraniye ikea'dan bahsedilen meydan denilen alışveriş merkezi tarzındaki yerin içindeki ikea'ysa eğer son durak oraya yakın. hatta meydan'ın önünde de bi durak olabilir tam hatırlayamıyorum.

en sağlıklısı kadıköye geçin haydarpaşa istasyonu tarafında kalan duraklara gidip peron amirliğine sorun ordaki otobüslerden bir kaçı gidiyor.

vapurla kadıköyden 20ü gidiyor son durağı

dolmuşla levente git 2. köprü girişinden önceki durakta in ve 122C tepeüstü otobüsüne bin. ikeanın önüne kadar gider.